1970’lerde uygulamaya konan neoliberal politikalarla birlikte tarımsal üretim, köylerde yaşayan milyonlarca kişinin geçim derdi/ zorla yerinden edilme vb. sebeplerle toprağından koparak kentlere göç etmesi sebebiyle büyük bir dönüşüm geçirdi. Bugün Türkiye’de tarımsal emek, ağırlıklı olarak mevsimlik, göçmen ve yerel tarım işçileri tarafından üstleniliyor. Küçük çiftçiler ise güvencesizlik, borçlanma, yaşlılık vb. sebeplerle varlık yokluk savaşı veriyor. Bu savaşta esas belirleyici unsur, köylülükten ziyade geniş ailenin kentlerde/havzalarda geçimini ve beslenmesini kolaylaştıracak olanağı yaratma çabası oluyor.
Türkiye’de tarımla bilfiil uğraşan emekçilerin sayısının birkaç milyon olduğu öngörülmekte. Tarımla uğraşan kesimler;
- Geleneksel olarak köylerinde kendi arazilerinde tarımla uğraşan, farklı ürün tiplerine göre ayrılan küçük çiftçiler (zeytinciler, fındıkçılar, çaycılar, hububatçılar, hayvancılık yapanlar vb.)
- Kendi köylerinde, ilçelerinde veya havzalarında, kendi arazileri yanında veya arazisi olmadığı için, başkalarının arazilerinde yarıcılık, üçte bircilik vb. yapan köylüler
- Başkalarının arazisinde, seralarında gündelik, yevmiyeli olarak çalışan, yerel tarım işçileri
- Büyük şirket işletmelerinde çalışan tarım işçileri
- Küçük şirket işletmelerinde çalışan tarım işçileri
- Dönemsel olarak yakın kentlere göçen, buralarda tarım işçisi olarak çalışanlar
- Mevsimlik olarak farklı bölgelere göçen, topraksız tarım işçileri
gibi çoklu kategorilere ayrılabilir. Bu ayrımda her bir kesimin sorunları ve çözüm yolları da birbirinden farklılık gösteriyor.
Tarım sektörünü de kapsayan 1 No.lu Avcılık, Balıkçılık, Tarım ve Ormancılık iş kolunda yaklaşık 160 bin işçi kayıtlı. Bu işkolu esasen sözleşmeli, taşeron veya kadrolu olarak çalışan sigortalı işçileri kapsıyor. İşkolunda yer alan sendikalar sayıları bir- iki milyon arasında değişen tarım emekçilerinin geneline hitap eden örgütlenme ufku ve arayışından yoksunlar. İnsanlık dışı barınma koşullarında, güvencesiz, sigortasız, herhangi bir sosyal hakka sahip olmayan mevsimlik tarım işçilerinin örgütlü mücadelesini yaratma arayışı kimi dernek faaliyetleri dışında hemen hemen hiç yok. Özellikle göçmenlerin yok pahasına sattıkları emekleri ile tarımda inim inim inledikleri hakikati de işkolu sendikaları tarafından neredeyse hiç gündem edilmiyor. Çiftçilerin büyük çoğunluğu Ziraat Odaları’na kayıtlı fakat sendikalaşma oranları çok düşük. Küçük köylülerin içinde yer aldıkları kooperatifler de sosyal haklar üzerine mücadele yürütmüyor.
Bizler de 1 No’lu işkolunda, kaynağını işçi sınıfının ve emekçi kesimlerin mücadele geleneğinden alan, tarım emekçilerinin sorunları üzerine yoğunlaşmış, fiili meşru mücadele çizgisini sahiplenen, direnişleri odağına alan, emekçiler arasında dayanışma ilişkilerini güçlendiren odak sendikacılık anlayışıyla yola çıkıyoruz. Devletten ve sermayeden bağımsızlık temel ilkesiyle kendine üye kazanmayı değil tüm tarım emekçileri için güç ve hak örgütlemeyi odağına alan bir sendikal pratik, orta ve uzun vadede tarım emekçilerinin sendikal kapsam içine girmesi, sosyal güvencelerinin sağlanması, mesleki hastalıklarının tanınması, iş cinayetlerinin önlenmesi, patron, tefeci, tüccar, şirket gibi ağların karşısında kendi birliğiyle durabilmesini mümkün kılabilir. Ayrıca bizler; işçi sınıfını etnik, dini, kimlik, cinsiyet, mezhep ayrımlarına göre bölen ve mücadeleyi nesnel zeminden uzaklaştıran yaklaşımların karşısındayız. Bilhassa tarımda göçmenlerin yaşadıkları sorunlara pratik çözümler üreterek ve birlikte mücadele ederek toplumda yükselen ırkçı saldırılara karşı sendikamızın bir siper işlevi görmesini önceliyoruz. Bürokrasinin ve patronaj ilişkilerin sendikalarda hâkim konumlanışı oluşturduğu, sarı sendikacılığın tüm sendikal harekete yansıdığı bir dönemde, tarım emekçilerin söz, yetki ve kararlarını doğrudan yansıtacakları komite, konsey, meclis anlayışıyla hareket edeceğiz. İşçi, çiftçi, göçer, balıkçı, ziraatçı, kooperatifçi ve tarımla uğraşan tüm kesimlerin ortak, kolektif aklı ve emeğiyle mücadeleci bağımsız bir sendikayı inşa etmeyi önümüze koyuyoruz.
Tarım emekçileri artık ağaların, patronların, tüccarların kölesi, marabası olmayacak. Emeğimizle, haysiyetimizle yaşayacak, haklarımıza, geleceğimize, emeğimize sahip çıkacağız. Tarlalardan, seralardan, ormanlardan, balıkçı teknelerinden, köylerden ayağa kalkıyoruz. Tarım Emekçileri Sendikası Girişimi’nin içinden çıktığı tartışma zemini olan UMUT-SEN’in anlayış ve ilkelerini esas alarak; bağımsız ve emekçilerin öz gücüne dayanan, fiili, meşru bir hareketi tarım emekçileriyle birlikte inşa edeceğiz.
Tarım Emekçileri Sendikası Girişimi