Başkasına ait bir araziyi kiralamak suretiyle işleyen kişilere yarıcı denmektedir. Ülkemiz tarımında yarıcılık geçmişten gelen köklü bir gelenektir ve arazi sahibi tarafından işlenemeyen yerlerin tarım amaçlı kullanımı için önemli bir yöntemdir. Yarıcılık yapan emekçi sayısı, ülkenin tarımsal nüfusunun içinde bulunduğu, örneğin borçluluk, yaşlanma, pahalılık, işsizlik vb. sebeplerle dönemsel olarak artmakta ve azalmaktadır. Doğu Karadeniz bölgesinde fındık ve çay üretiminde yarıcılık sıkça başvurulan bir emek biçimidir.
Yarıcıların yaşadıkları başlıca sorunlar arasında sözleşme ve sigorta olmadan, emek sömürüsü yoğun bir şekilde çalışma, emeğin karşılığını alamama, kötü barınma koşulları, baskı ve şiddet yer almaktadır. Tarım-Sen, tarım emekçisi yarıcıların yaşadıkları sorunları dile getirme ve çözmeleri için mücadele etmektedir. Hiçbir yarıcı tarım emekçisi yalnız değil, artık Tarım-Sen var.
Ailesiyle birlikte 8 yıldır güvencesiz, sözleşmesiz, toprak sahibinin iki dudağı arasında çalışan yarıcılardan Şükriye Trabzon’un Beşikdüzü ilçesinde yaşıyor. Bu çay döneminde Of’ta yarıcılık yaparken yaşadığı süreci konuştuk.
Neler yaşadınız?
Of’ta bir araziye yarıcı olarak girdik. Tabi sadece çay yarılık, masraflar bize ait. Sigorta yok, araba derdi, işçilik, yemek derdi yok arazi sahibinin. Bize tahsis edilen evin faturalarını dahi ben ödüyorum. Her şey bize ait. Attığımız gübrenin yarısını biz veriyoruz, arabayla taşıyoruz işçiliğini de biz yapıyoruz. Hesaplarda sorun oluyor veya beğenmiyorsun, çıkmak istiyorsun. Bu sefer de ya çıkartmak istemiyor ya da paranın üzerine yatmak istiyor. Tartışmalar çıkıyor. Paramızı istedik, hesapta bir yanlışlık var dedik. Yanaşmadılar. Kendi evlerinde toplaşıyorlar, kapıya varsak kavga, zorbalık tavrındalar. Kavga etmeye kalksan hakaretler, ya dövecekler, ya silaha sarılacaklar. Amaçları kovup üzerine yatmak. Kaldı ki, parayı veremeyecek insanlar değiller. Durumları almış başına gitmiş.
Bu davranış yaygın mı?
Hemen hemen yarısı böyle. Biz hesap yapalım dedik, yanaşmadılar. Dertleri kavga etmek. Ben de jandarmaya şikayette bulundum. 3 aydır bekliyorum bir kere çağrılmadık. Evi, araziyi boşaltın, dediler. E paramızı verin? Köyüme döndüm, baktım bizim yerimize işçi bulup çalıştırmaya başlamışlar. Tekrar jandarmaya müracat ettim, hesabımı kesip paramızı versinler, buradan taşınacağım. Jandarma bunları hemen aramış. Fabrikaya çağırdılar, biz de zannettik ki fabrikada hesap kesilecek. Verdiğimiz çayın hesabı yapılacak. Arazi sahibi üzerine olduğu için tapu, çayın miktarına dair bilgi bize vermiyorlar. Onların gitmesi lazım. İndik merkeze, bekliyoruz. Onlar geldiler, birinin elinde silah, biri can yeleği giymiş… Bize saldırdılar. Darp edildik eşimle. Rapor aldım. Millet ayırdı hemen. Paranızı vermeyeceğiz, hakaretler, aldı başını gitti. Jandarmayı aradık, jandarma aldı onları sakladı. Halbuki eşimde silah filan yoktu.
Neden sakladılar peki?
Biz burada aşağı yukarı 100 tane yarıcıyız. Toplanırız diye korktular. Tabi her birimiz bir yerdeyiz, her bir dağı bilebiliyoruz, iletişim halindeyiz. Bir daha dilekçe verdik. Araya muhtar girdi, jandarma dökümanımızı fabrikadan aldı. Çay verdiğimiz ambardaki eksper hesabı yaptı, bizim alacağımız çıktı.
Hem darp edildiniz, hem de paranıza çökmeye kalktılar yani?
Evet, bir de tabi burada adamları var, avukatları vs. Dilekçlerim örtbas edildi, eminim. Bu kadar şikayet etmeme rağmen bir kere savcı beni karşısına alıp da sormadı. 3 ay oldu.
Paranızı alabildiniz mi sonunda?
Eksper kefil oldu, sen başka yere geç dedi. Ben bulunduğum yeri boşaltıp başka bir yere geçeceğim. Onlar da hesabımızı kapatacaklar. Söz bu şekilde. Çalışacağımız bir fabrika yok, başka bir şey yok. Çoluk çocuk ailecek 8-9 senedir bu işi yapıyoruz.
Kendi köyünüzde araziniz var mı?
Arazimiz yok. Bir dairemiz var, onun borcunu ödüyoruz. Yarıcılık geçimimiz. Bizim gibi böyle yarıcılık yapan çok insan var. Aralarında emekliler var, emekli parası yetmiyor bu işi yapıyor. Tanıdık vs. bir çaylık bulup bu işi yapıyorsun. Sezonluk arazi bulup, eve yerleşip yapıyorsun bu işi. Buraya çok Gürcü de geliyor. Onlar da illallah etti, parasını alıp gidemeyen çok var. Of’ta sorun büyük. Başka yerlerde mesela yemek verilir, parası kuruşu kuruşuna verilir. Of’a gelen bir daha gelmek istemiyor. Burada zorbalık çok var. Yaşlı genci farketmiyor, erkeği saygısız, ahlaksız, sapık, hepsi var. Yaşlı başlı demezsin.
Yarıcılar arasında bir iletişim ağı var dediniz? Bu bir caydırıcı güç oluşturmuyor mu?
Evet, tabi çok akrabalık da söz konusu. Ama caydırıcı güç olmuyor. Çoğu yarıcı elin köyünde ekmek yiyorsun, sesini çıkarma diyor. Halbuki el benden ekmek yiyor, haberleri yok. Hiç çalışmadan bedava ekmek yiyorlar oturdukları yerden. Sen daha çıkmadan yerine birini bulurlar.
Çalıştığınız arazilerini sahipleri başka işler mi yapıyor?
Onlar zamanında çaylarını yetiştirmişler, fabrikaları var, inşaat alanları var, dükkanı olan var, oto galerisi olan var, kuyumculuk yapanı bile var. Başka şehirlere dağılmışlar, kimi Marmaris’te, Ordu’da, İstanbul’da. Araziyle uğraşmazlar, yarıcıya bırakırlar. Arada buraya gelip giderler. Yani durumu olmayan insanlar değiller, ama aksi insanlar. Aç gözlüler.
Toprağı olmayan insanların emeğine çöküyorlar.
Evet, öyle ediyorlar. Hak hukuk yok. Biz en az 8 ay çay içindeyiz, sürekli çalışıyoruz. Teleferik, motor, yol işleri var. 8 ay bize sigorta ödemeleri lazım. Niye yok? Ben elimde fiş, sattığım çayı, hangi ambara verdiğimi biliyorum. Sigorta yapan yok. SGK’ya soruyorum, şikayet ediyorum, bunu umursayan yok. Bu çay işi fabrikadan daha zor. İstanbul’da fabrikalarda çalıştım, çay işi hepsinden zor. Çayı kesiyorsun, ağır. Yola çıkarıyorsun, araba yüklüyorsun, ambara götürüp satıyorsun… Ama, tarıma sigorta yok, diyorlar. Kaç senedir insanlar çalışırken ölüyor. Teleferikten ölen, araba kazasından ölen, motorla ellerini, ayaklarını kesen insanlar var. Bunlar hep işçi. Yakın zamanda bir teleferik çarpmasından bir kadın öldü. Ama hiç bir sigorta yok. Kendi imkanlarınla tedavi olursan oluyorsun. Arazi sahibinin bir desteği yok. Ödeyebilirsen öde, ödeyemezsen öl.